Bağlanma nedir? Bağlanma teorisi ve ilişkilerimiz
Hayatın anlamı ilişki ağını kurabilmek, ilişki içinde olabilmelktir. İnsan ilişki ağı içinde yaşar ve yaşamının kalitesi kurduğu ilişkilerle çok bağlantılıdır.
Her insanın içinde bir kahraman ve bu kahramanın yolculuğa başlaması için kendisine çağrı olarak gelen bir yaşamsal zorlanması vardır. Bu zorlanma kişinin kendisine yakınlaşabilmesi, hem kendisi hem de çevresi ile kurduğu ilişkilerin yenilenmesi için bir fırsattır. Bağlanma teorisi, kişinin bebeklik ve gelişim sürecinde 5 çekirdek temel ihtiyacın doyurulması halinde (bağ kurmak, ihtiyaçların sağlıklı ifadesine müsaade edilmesi, güven, sevgi, otonom olabilmek) temel güvenin inşaa edilmesi ve yetişkin ilişkilerinde dünya ile kurduğu ilişkinin sağlam temellerce oluşması anlamına gelirken, doyurulmaması yoksunluk ve ihmal edilmişliğin stersi ile başa çıkabilmesi için yaşamda kalabilmek için geliştirdiği stratejileri anlatır. Bu stratejiler gerçek kimliğimizden kopuk, yerine kimlik olarak adlandırdığımız benlik parçaları ile yola devam etmemizin sebebidir. Kendimizle ve dışarısı ile kuramadığımız bağ, sinir sistemimiz için büyük stres kaynağıdır; bu stresle başa çıkabilmek, kendimizi düzenleyebilmek (regüle edebilmek) ilişkilerimizin ana temasını oluştururlar.
Travma “kendimizle bağlantının kopmasıdır; ‘’muazzam korku, kontrol kaybı ve derin çaresizlik duygularıdır’’. İyileşmek, kendimizle yeniden bağlantı kurabilmektir. Bu bağlantı, öncelikle kendi bedenimize, zihnimize ve ruhumuza, aynı zamanda diğer insanlara (özellikle bize en yakın olanlara), hepimizin paylaştığı gezegene ve ötesini kapsamalıdır.
Bebeklik döneminde özellikle 2 yaşına kadar anne ile kurduğumuz ilişki şekilleri, ihtiyaçlarımızı nasıl ifade ettiğimizi ve ihtiyaçlarımızın nasıl karşılandığını, yetişkin ilişkilerimizde de bağ kurma şeklimizi belirler. Bebekler çaresiz ve dilsiz olduklarından, bağda olması bir tercih değil, yaşamsaldır; yaşama devam edebilmesi için şarttır. Bağlanma tarzlarımız hayatta kalma ve temel ihtiyaçlarımızı elde etme meselesi olarak gelişir. Hayatta kalmak için oluşturduğumuz stratejilerle ve benlik parçalarımızla, ihtiyaç duyduğumuz ve istediğimiz şeyi elde etmemize yardımcı olacak şekilde davranmayı öğreniriz.
Şefkat, sevgi, güven, sıcaklık, besleme, güvenlik, koruma, tutarlılık ve hepsinden önemlisi, duygusal yakınlıkla büyütüldüğümüzde güvenli bağlanmayı öğreniriz. Güvenli bağlanmada yetişkinler ve bebekler birbirlerine uyum sağlar ve ilişki gelecekte sağlıklı ilişkilerin temelini oluşturur. Bağlanma, çocuğun yetişkinliğe doğru büyürken istikrarını, sosyal etkileşimlerini ve duygusal ve bilişsel gelişimini tanımlar.
“İnsanın bağlanma sistemi, özellikle başkalarıyla olan ilişkilerimiz söz konusu olduğunda, hayatta yaptığımız her şeyle ilgili, içsel, biyolojik ve doğal bir süreçtir.”
– John Bowlby
Yetişkinlikte bağlanma, ilişkileri nasıl kurduğumuz ve bu etkileşimlerin iniş çıkışlarını nasıl yönettiğimiz, nasıl iletişim kurduğumuz, onardığımız çocuklukta kurduğumuz ilişki modelleri ile ilgilidir.
Nöroplastisite ve İyileşme Kapasitemiz
Gelişim sürecimizde ailede güvenli bağlanma yaşamamış olabiliriz. Ancak beynimiz iyileşmeye yönelik olarak nöral yapıyı yenileyebilir. Güvenli bağlanmayı geliştirmek ve beslemek için sürekli olarak gerekli kaynakları arar. En zorlu bağlanma yaralanmaları ve travmaları bile yeni nöral yollar yaratarak, alışılmış kalıpları yeniden şekillendirerek güvenli bağlanmaya doğru ilerleme kapasitesine sahiptir.
Güvenli Bağlanmayı Sağlayan Gelişim Koşulları:
Ev, yemek, temel tıbbi bakım vb. gibi temel ihtiyaç maddelerinin yeterli olduğu düşünülse de, güvenli bağlanma bundan çok daha fazlasını gerektirir. Güvenli bağlanma, bir çocuğun isteyebileceği her şeye sahip olduğumuz ya da şımartıldığımız ya da her şeyin her zaman yolunda gittiği ya da yaşamdan asla üzülmediğimiz ya da ebeveynlerimizin mutlak azizler olduğu anlamına gelmez. Ve neyse ki, kendi çocuklarımızda güvenli bağlanmayı teşvik etmek için ebeveynler olarak mükemmel olmamız gerektiği anlamına gelmiyor.
Ebeveynlerimiz bize korunma duygusu verdiğinde, yetişkinlikte sağlıklı bir güven duygusuna sahip oluruz. Çocuklar için destek almak, şefkatli ebeveynlere sahip olduğumuz anlamına gelir. Hayatımızda varlar, arkamızdalar ve bizi anlıyorlar. Bu korunma duygusu yetişkinlikte kendi benliğimizi koruyarak bağlı ilişkiler kurmamızı sağlar.
Yetişkinlerde Güvenli Bağlanmanın Özellikleri
Yetişkinlerde, yakın bir partnerle güvenli bağlanma, çocukların ve ebeveynlerin yetişkin bir versiyonu gibi görünebilir. İlişkilerinde anlaşmazlıklar ve sıkıntılar baş gösterdiğinde, hem kendilerini hem de partnerlerini rahatlatabilirler. Partnerlerinin onlar için hazır olduğundan ve her anlaşmazlığın ilişkinin sonuna yol açmadığından emindirler. Aralarında, ilişkilerin sıklıkla karşılaştığı günlük tuzaklardan daha güçlü olan güvene ve uyumlamaya dayalı bir bağlantı vardır. Güvenli bağlanan çiftler, kendilerinin ve eşlerinin ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamanın yanı sıra, onarmak ve rahatlatmak, anlamak ve anlaşılmak isterler. Partnerleriyle hem fiziksel hem de duygusal olarak sağlıklı bir yakınlığın tadını çıkarırlar.
Güvenli bağlanan çiftler:
Güvene, sevgiye, şefkate dayalı bir evde büyüyemeyen çocuğun geliştirdiği bağlanma şekli güvensiz bağlanmadır ve 3 farklı güvensiz bağlanma şeklinden bahsedebiliriz:
1. Kaçıngan Bağlanma
“Bu bağlanma stiline sahip insanlar, yakınlığı kol mesafesinde tutma veya ilişkilerin önemini azaltma eğilimindedir.”
Kaçıngan Bağlanmaya Yol Açan Gelişimsel Koşullar
Kaçıngan bağlanma adaptasyonu genellikle birincil bakıcının bulunmadığı, müsait olmadığı, fiziksel veya zihinsel olarak hasta olduğu veya başka bir şekilde, belki de kendi bağlanma yaraları veya travması nedeniyle veya sadece çalışma ve uzakta olma gibi genel yaşam koşulları nedeniyle çocuğun ihtiyaçlarını karşılayamadığı durumlarda ortaya çıkar. Çoğu zaman evden ihtiyaçlarının karşılanmadığını fark eden çocuk, geri çekilmeye başlayabilir ve “kendi başına” olduğunu öğrenebilir. Kaçıngan bağlananlar, bir şeye ihtiyaçları varsa bunu kendileri için elde etmeleri gerektiğini deneyimleyerek ve öğrenerek aşırı derecede kendilerine güvenirler. Bu bağımsızlık, reddedilme ve ihmalden kaçınma ihtiyacı olarak gelişir. Kaçınan bağlanma stiline sahip birey, ihtiyaçları olduğu veya bunları karşılamak için yardıma ihtiyaç duyduğu için utanç ve suçluluk hissedebilir. Kendilerine aşırı uyum sağlarlar ve başkalarına daha az ihtiyaç duyarlar. Bunlar genellikle çok olgun görünen ve “çok hızlı büyüyen” çocuklardır ve genellikle kendi öz bakımlarını sürdürmek zorunda oldukları için erken gelişmiş görünürler.
Kaçıngan Bağlanma için İyileşme
Savunma paternlerimiz gelişim sürecimizde nöral yollarla sistemimize kaydedildiğinden, bağlanma yaralarını iyileştirmek kolay değildir ancak her zaman mümkündür. Güvenli bağlanma becerilerini öğrenerek düzenli uygulamalarla daha güvenli bağlanmaya doğru ilerleyebilirsiniz.
Olasılıklar şunları içerir:
2. Kararsız (Kaygılı) Bağlanma
“Kararsız (Kaygılı) bağlanma şekline sahip insanlar, ihtiyaçlarının karşılanması yada sevilme veya sevilebilme konusunda kendilerini güvende hissetme ile ilgili çok fazla endişeyle uğraşırlar. ”
Kaygılı Bağlanmaya Yol Açan Gelişimsel Koşullar
Yürümeye başlayan çocuğumuz, çevresini keşfetmek için ebeveynden uzaklaşır ve düşerek kendisine zarar verir. Çocuk ağlar ve ebeveyn ilk başta onun ağlamalarını görmezden gelir. Daha sonra çocuk tam bir öfke nöbeti ve panik moduna girer ve ebeveyn ihtiyaçlarına cevap verene kadar ağlamasının seviyesini yükseltir. Ebeveyn, çocuğun ihtiyacından rahatsız görünebilir, ya da daha kötüsü, çocuğu ağladığı için azarlar. Bir başka zamanda, da aynı ebeveyn aşırı teselli edici, müdahaleci davranabilir. Ebeveyn bazen sevgi dolu, bazen de dikkati dağılmış olabilir, bu da ebeveynlik tarzı tutarsız tepki vermektir Çocuğun ihtiyaçlarına uyumdaki bu tutarsızlık, çocuğun ebeveynine ya da bakım sağlayan“öteki”ne aşırı odaklanmaya neden olur, onların tepkilerini ölçmek ve o anda yaydıkları enerjiyi ölçmek için çok hassas bir şekilde uyum sağlar. Ebeveyne bu aşırı odaklanma, durumun tahmin edilemezliği nedeniyle onların varlığında endişeye yol açar. Sonuç olarak, kaygılı bağlanma stiline sahip kişiler, kendi ihtiyaçlarını göz ardı etme ve partnerlerine bakıcılık yapma veya onları boğma eğilimi gösterirler. Bu genellikle duygusal açlık duygularına ve sürekli bağlantı kurma veya birlikte düzenleme ihtiyacına yol açar. Bir diğer durum da çocukların ebeveynlerine veya küçük kardeşlerine bakmaları beklenir. Onları anlayacak kadar gelişmeden önce duygusal olarak karmaşık durumlara sokulabilirler. Ebeveynleri ayrıca, kendi sevgi ihtiyaçlarını çocuğa olan sevgiyle karıştırarak, kendi bağlanma ihtiyaçlarını karşılaması için çocuğa bakabilir.
Yetişkinlerde Kaygılı Bağlanmanın Özellikleri
Kaygılı bağlanma şekline sahip yetişkinler bazen “muhtaç”, “bağlı”, “aşırı duyarlı”, “kontrolcü”, “fazla özen gösteren” olarak yargılanırlar. Burada da, kaygılı insanlarda neler olup bittiğine daha yakından bakmak için yargılayıcı zihinsel dilin ötesine geçmek ve bu bağlanma şekli ile yaşamanın getirdiği zor kodlamaların ele alınış yollarına göz atmak istiyorum. Kaygılı bağlanan insanlar gerçekten bir ilişki isterler, bu yüzden kaçmadan bağlanmak isterler.
Çocuklukta sevgi travması yaşadıkları için kaygılı bağlananlar daha az özsaygıya sahipken ve kendi ihtiyaçlarının farkındalığına ya da sağlıklı ilişkilerin nasıl göründüğüne ve nasıl hissettiğine dair daha az farkındalığa sahipken, başkalarından sevgi ve onay aramaya eğilimlidirler. Kaygılı bir bağlanma stiliniz varsa, yetişkinlikte aşağıdaki özelliklerin bazılarına veya tümüne sahip olabilirsiniz:
Kaygılı Bağlanmayı İyileştirme
Kaçıngan bağlanmada olduğu gibi, hayatta kalma meselesi olarak çocuklukta öğrendiğiniz davranış döngüsünü kırmak zor ama imkansız değil. Tüm yeni alışkanlıklarda olduğu gibi, güvenli bağlanmaya yönelik düzenli küçük adımlar uygulamak, ilişkinizde büyük gelişmelere yol açabilir.
Kaygılı bağlanan bireyler için yararlı bir uygulama: “Birisi bana sevgi gösterdiğinde, ben orada kalacağım ve bağlantımı koparmayacağım ya da yön değiştirmeyeceğim.”
3. Düzensiz Bağlanma
Bu bağlanma stiline sahip kişiler, tehdidin ve stresin yoğun olduğu bir evde büyümüş olabilirler.
Düzensiz Bağlanmaya Yol Açan Gelişim Koşulları
Belki de en karmaşık bağlanma stili olan düzensiz bağlanma, kaçıngan ve kaygılı arasında gidip gelir ve genellikle bakıcı veya ebeveynin tehditkar, korkutucu veya güvensiz olduğu durumlarda gelişir. Bir ebeveyne güvenlik için ihtiyaç duyarken, aynı anda onlardan korkar. Çocuk keşfetmek için uzaklaştığında ve yaralandığında, dikkatli olmama suçlamaları veya daha kötüsü yanlış adımlarından dolayı fiziksel bir ceza ile karşı karşıya kalmaktadır. Rahatlamak yerine, teselli etmesi beklenen kişinin tehdit edici hale geldiği bir durumla karşı karşıya kalır. Düzensiz bağlanmanın gelişiminde fiziksel şiddet her zaman mevcut olmasa da, yaygındır. Bu, çocuk için güvenliğin tehlikede olması demektir ve hayat ürkütücüdür. Çoğu zaman ilişkiler son derece risklidir. Düzensiz bağlanmaya yol açan davranışların çoğu korkuya dayalıdır ve çocukları karşılanmayan duygusal ihtiyaçlarla ve öngörülemeyen ve güvenilmez bakım verenlere güvenmek zorunda kalma ikilemi ile karşı karşıya bırakır. Ebeveynlerinin kendi çözülmemiş travmaları olabilir. Bu dinamik, çocukken sağlıklı bağlanma geliştirmek için gerekli olan güvenlik duygusunu ortadan kaldırır ve daha sonra yetişkin ilişkilerine de bulaşır. Bağlanma arzusu doğal bir insan özelliğidir, daha önce de bahsettiğim gibi yaşamsaldır. Bakımverenleri veya ebeveynleri memnun etme arzusu ve istismar veya ihmal korkusu, çocuğun çocukluk döneminde hem aşırı bağımsız (kaçınan) hem de endişeli (kararsız) olmasına neden olabilir. Düzensiz uyumda, güvenlik ve sevgi için bağlanmak üzere tasarlanmış bağlanma sistemi aşırı korku ve tehditle iç içedir.
Yetişkinlerde Düzensiz Bağlanmanın Özellikleri
Düzensiz bağlanmaya sahip yetişkinler, ilişkilerin korkutucu olduğunu öğrenmişlerdir ve sonuç olarak, doğuştan gelen bir insan ihtiyacı olarak bağlanma dürtüsünü hissederken, yakınlığı korkuyla ilişkilendirirler. Düzensiz bağlanmaya sahip bireyler, aşağıdaki özelliklerin bazılarına veya tümüne sahip olabilir:
Düzensiz Bağlanmayı İyileştirme
Düzensiz bağlanma, ebeveynden çocuğa geçen nesiller arası bağlanma yaralanmalarından kaynaklanır. Bağlanma yaralanma döngüsünü kırmak, bunun çocuklar üzerindeki etkisinin ve yetişkin ilişkileri üzerindeki etkisinin kabul edilmesiyle başlar. Hayatında kendini güvende hissettiğin kişileri belirlemen faydalı olabilir. Bu bir arkadaş, ortak veya hatta sevilen bir evcil hayvan olabilir. Bu güvenli bireyleri düşündüğünüzde, vücudunuzda hangi duyumlar ortaya çıkıyor? Sıcaklık hissediyor musun? Sakinlik? Daha rahatlık? Kendinize destek verecek somatik hareketler her zaman sizi güvenli bağlanmaya doğru yolunuzu açacaktır.