BLOG
Travma “kendimizle bağlantının kopmasıdır; ‘’muazzam korku, kontrol kaybı ve derin çaresizlik duygularıdır’’. İyileşmek, kendimizle yeniden bağlantı kurabilmektir. Bu bağlantı, öncelikle kendi bedenimize, zihnimize ve ruhumuza, aynı zamanda diğer insanlara (özellikle bize en yakın olanlara), hepimizin paylaştığı gezegene ve ötesini kapsamalıdır.
Yetişkinlikte güvenli bağlanan partnerler ilişkilerinde anlaşmazlık baş gösterdiğinde hem kendileri hem de partnerleriyle başa çıkabilirler. Onarmak, rahatlatmak, anlamak, dinlemek, kendisini ifade etmek, ifade ederken doğru iletişim dilini kullanmak, kendi duygusunu gerçekten anlayabilmek en önemli şey, bunun üzerinde çok duruyorum…
Dünyaya ilk doğduğumuz anda, dünya ve ben birdir. Çocuk için dünya kendisinden farklı değildir. Annesi kendisinin devamıdır. Dolayısıyla bebek mekân ve zaman deneyimlemez. Ben sadece maddedir. İlk bedenimiz fiziksel bedenimizdir. Ve maddenin duyusal ihtiyaçları anne tarafından karşılandığında çocuk kendini güvende hissetmeye başlar. Duyulup duyulmadığı anne karnından itibaren bilinir...
1930-1940 ve 1950 yıllarında psikoloji geliştikçe, aslında kelime olarak kullanılmayan ve ellilerde kelime olarak literatüre giren travma konusu işlenmeye başlandı. Travma ‘tehlikedeyim’ demek. Travma nedir? Özünde çok yoğun korku ve öfke barındıran bir duygudur. Hem korku, hem öfke; ikisi de bizi harekete geçiren duygulardır…
Sadece ailede yaşanılanlar değil, sosyal yaşamdaki arkadaşlıklar, ilk ilişkilerimizde yaşadığımız kırgınlıklar, hayal kırıklıklarımız, mutluluklar tabii ki yetişkin hayatımızı çok etkiliyor ve ilişkiyi nasıl yaşadığımızı çok etkiliyor. Nasıl yaşıyoruz ilişkiyi? Aslında ilişkiyi ben ve sen olarak düşünüyoruz ama ben ve senden ayrı ilişkinin kendisi var...