Yetişkinlikte güvenli bağlanan partnerler ilişkilerinde anlaşmazlık baş gösterdiğinde, hem kendileri hem de partnerleriyle başa çıkabilirler.
Onarmak, rahatlatmak, anlamak, dinlemek, kendisini ifade etmek, ifade ederken doğru iletişim dilini kullanmak, kendi duygusunu gerçekten anlayabilmek en önemli şey, bunun üzerinde çok duruyorum, çünkü kendi duygunuzu tanımazsanız, sağlıklı iletişim kuramazsınız.
Duygular gerçekten birbirinin içine karışan hallerdir ve yaşadığınız duyguyu anlayabilmek kendi bedeninizle iletişim kurarak gerçekleşir, çünkü duyular duyguların yansımasıdır. Önce bedende bir duyu oluşur, o duyudan yola çıkarak duyguya temas edersiniz.
Çocuk fiziksel ve duygusal kendini güvende hissedememişse, ailesi ile kurduğu bağda güvensizlik vardır. O zaman yetişkin ilişkilerde de güvenli bağlanmayı yaşayamayız ancak öğrenebiliriz.
John Bowlby ve Mary Aintsworth’ün bağlanma teorileri 1950-60’lı yıllarda travma odaklı çalışmalara ve çocukların bağlanma stilleriyle ne şekilde ilişki kurduklarına çok alan açmıştır. Araştırmacılar her şeyi kendi başlarına halletmek zorunda kalan çocukların başta kayıtsız kaldıklarını zannetmişler ama daha sonra kayıtsızlık olmadığını, mesafede kalarak kendilerini güvende hissettiklerini bulmuşlar.
Kaçıngan bağlanan bu çocuklar için yetişkinlikte yakınlık onlar için çok boğucu olabilir.
Çocukken o kadar duyulmamışlardır ki kendi başlarına bir sürü şeyi halletmek zorunda kalmışlardır. Örneğin; çocuk bölgeyi keşfetmek için, başkalarıyla oynamak için, bağımsızlığını ilan ederek yürümeye başlar, yere düşer, dizini sıyırır ağlar. Ancak ebeveyn arkadaşıyla derin bir konuşma içindedir ve çocuğun ağlamasını duymaz.
Ebeveynin tepki vermediğini gören çocuk bağlantıyı kesmeye kendini sakinleştirmeye çalışır. Bu bir kere olduğunda travma değildir ama bu sürekli olursa, her konuda duyulmayan çocuk kendini sakinleştirmeyi ve regüle etmeyi öğrendiği için, onun için yakınlaşmak artık gereksizdir. O yüzden yetişkinlikte yardıma ihtiyacı olursa yoğun suçluluk, yetersizlik hisseder ,yardım da isteyemez çünkü o her şeyi kendi başına halletmelidir. Eğer yardım isterse duyulmayacağına emindir.
Bir ortama girdiğinizde, snob dediğiniz kişiler, doğru dürüst selam vermeyen kişiler bilin ki kaçıngan bağlanan kişilerdir. Herkesin yarasıyla hiç farkında olmadan geliştirdiği bir savunma şekli vardır.
Yetişkinlikte neler yaparsınız yapın, kaçıngan bağlanan biriyseniz, incinmekten kaçınmak için duvarlar örer, mesafeler yaratırsınız. Kendinize aşırı odaklanırsınız. Göz temasını sürdürmekte zorlanabilirsiniz. İlişkilerde hata ararsınız çünkü ilişkiyi bitirmek istersiniz. Katı, bazen eşitsiz bazen de gerçekçi olmayan sınırlarınız vardır; bu da zaten sabote etmek içindir. Temeli korkudur. Bu yüzden illa ki korkulacak bir şey olduğundan değil ama tehlikede olduğunu zanneder kaçıngan bağlanan. Burada kaçıngan bağlananın ilişkisinde öğrenmesi gereken karşısındakinin de ihtiyaçlarına odaklanmaktır. Bu gerçekten kendinize öğretmeniz gereken bir şeydir. Karşınızdakinin ihtiyacına bile isteye odaklanmak.
Kaçıngan bağlanma tamamen kendine odaklıdır: Ben, ben, ben!
Çünkü yakınlaşma tehlikeli ve her şeyi kendi yapmalı ya… Bir kaçıngan partneri sevmek nasıl oluyor? Ona alan vereceksiniz çünkü gerçekten o bu alanı isteyecek. Ama genelde kaçıngan bağlanan biri kaygılı bağlanan yani devamlı kişiyi yanında isteyen biriyle beraber olur. Biri sevilmek için çırpınırken sevildiğini duymak için çırpınırken (kaygılı bağlanan) öbürü alan diye çırpınır, rahat bırak beni diye çırpınır. Dolayısıyla bu iki kişi birbirini duymayı öğrenmelidir.
İkisi de haklı. İkisinde de bir yetişme şekli var, ikisinin de bir kodlaması var, sadece birbirlerine ihtiyaçlarını doğru ifade etmeleri gerekiyor. Bir kaçıngana “sen zaten mesafedesin, sen zaten bana ilgi göstermiyorsun, sen zaten beni sevdiğini göstermiyorsun” gibi suçlamalar onu daha da uzaklaştırır. Onları suçlu hissettirmek, yaralarına bir parça daha yara eklemek demek.
Sevgide olabilecek en büyük hata, her şeyi kişiselleştirmektir. Hiçbir şeyi kişiselleştirmeyin. Her şeyi kelimelere dökün.